29 Ağustos 2018 Çarşamba

Dilimin ucundaydı tüm lanetler
dudaklarımı aralamıştım onları sonsuzluğa savurmak için.
Sanki yapmam gereken tek şey buymuş gibi,
Savurduğum tüm dilekler şükür kabilinden şeyler oldu.
Şey oldu!
Şey gibi oldu!
Çünkü hakkıyla şükre güvenemedim, güvenemezdim.
Çünkü hakkıyla kendimi teslim edemezdim.

10 Mart 2014 Pazartesi

Hatalarımız bizi insan yapar. Hatalar yaşatır insanı "bu kekre dünya da".  
Tabi, hatalar tekerrür etmedikçe...
Suç haline dönüşmedikçe.
İnsanı yüzsüzleştirmedikçe.

7 Mart 2014 Cuma

Doğrun, yanlışın ne olursa olsun, kendi kararlarını verebildiğin kadar insansın.
Bir başkasının fikirleri seni bulandırmasın,
İyi niyetin seni kullandırtmasın.
Hayat akıp gidiyor.
Hatta dedikleri gibi " su gibi akıp gidiyor" geçiyor.
Babannem bir çağlak suya benzetirdi hayatı, hala da benzetiyor.
"Oğul! Hayat dediğin bir çağlak sudur. Bir bakmışsın fışşşt diye akıp geçmiş."
Hayat bu kadar hızlıyken, kendi kendimize hayatın bize oyunlar oynadığını düşünürken, ve bir o kadar da işimize geldiği zaman " impossible is nothing!" diye naralar atarken, oturup da ağlamanın hiç bir anlamı yok.
Adam olun ağlayıp sızlamayın,
Hayat güzel
Life is beautiful!

18 Aralık 2013 Çarşamba

Düşünmeye cesaret edemediklerini düşünmeye başladığı zaman tanıyabiliyor insan kendini.
Yüzleşmeye korktuğu şeylerle.
Yaptığı hatalarla, pişmanlıklarıyla.

   Sen konuş be gönlüm
   Aklım kavrayamıyor doğruyu yanlışı
   Kayboluyorum kendimce bir yerlerde
   Ne çıkış yolu görebiliyorum, ne bir kurtarıcı

   Beni alsalar sende gideceksin biliyorum
   Beni ben yapan şey sensin çünkü biliyorsun
   Bugün, yarın nasılsa unutacağım dedim ama
   Azrail gibisin, hiç gitmiyorsun

10 Aralık 2013 Salı

 
   Geçen gün Hasan abiyle havaların ne kadar soğuk olduğunu konuşuyorduk. Sonra birden konu bizim şerbetlere geldi. Sonra şöyle iyidir, böyle ısıtır derken, çantasından bir şerbet çıkardı.
   - Al tat bakalım bi.
   - Vay vay vay vaaay! Harikasın abi!
   - İç! İç!
   - Oha ne bu?
   -Edriniedeasldkşlsdalskdaşlsdasd....
   - Biraz daha versene.
   - Al al için ısınsın...

   Böylece şerbetimi içtikten sonra canım mutfağımda deli gibi çalışmaya başladım.
   Hatta üstümde hiç bir şey olmadan dışarı çıkıp sigara bile içebildim.
   Boşuna enerji içeceği falan tüketmeyin. Gelin Pablo's Burger'e , size şerbet ikram edelim.

14 Ekim 2013 Pazartesi

 Bugün yazmayacağım,
 Bugün yazmamalıyım.

1 Ekim 2013 Salı


 Thor'dan, Hayyam'a


 Göğsümde nefes alacak yer kalmamış, boğuyor beni. Engellere tahammülüm kalmadı, onlar da ayrıca sıçıyor ağzıma. THOR gibi çekici yere vurup kıyameti getirip, bütün dünyanın altını üstüne getirmek istiyorum.    Sonra alıyorum aslan sütünü karşıma,
   Bir sana, bir de bana.
   Sabaha kadar Hayyam'a dönmüş oluyorum.

Bekleyiş

ağlamak istiyorsun ya;
düne,bugüne,yarına
sessizce...
gömmek istiyorsun ya;
yaşananları birer birer
çaresizce...
bu kadar insanın arasında,
insafsızca kendini ararken,
maskeler takıyorsun ya,
o maskeleri yakacak insanı da bekliyorsundur,
ümitsizce...

Kendini Bulan Adam

 Yaşadığı müddetçe kendisini aradı. Düşündü, çalıştı, uğraştı, afalladı...Her şeyin kötü gitmeye başladığı sırada buldu kendisini. Buldu sevdiğinin yüreğinde.
     Onu dinledi kendini gördü,
     Ona baktı kendini gördü,
     Ona dokundu kendini gördü.
  Her şey onun için mükemmel giderken; kendini kaybetmemek için, kendisiyle bir daha ayrılmamak için kendini göstermedi kendisine. Çünkü; ürkecekti, korkacaktı, nefret edecekti.
   Bir müddet saklayarak devam etti kendisiyle görüşmeye. Güldü, ağladı, öptü, kokladı... Sonrasında birden yok oldu bütün neşe, duygular coştu, akıllar karıştı, eylemler saçma sapan haller almaya başladı.
   Artık kendisiyle olamayacağını biliyordu. Çünkü ona kendini gösteremiyordu. Herkes tek bir ağızla "istese gösterir" dese de, gösteremiyordu işte.
   En kötüsü de, en iç acıtıcı taraf da, bulduğu kendisi, kendisini ararken, "BURADAYIM!" diyemiyordu...

4 Eylül 2013 Çarşamba

Mutluluk da, mutsuzluk da somutlaştı.
Doldu, taştı, bir insan hali aldı.
Sadece sana mahsus bu,
Ruhum artık sana bağlandı.

Dönse de başım, kararsa da gözlerim,
Çekilse de kanım, donsa da tenim,
Dayanacağım buna, yakalandım bir kere.
Mutluluğun da, mutsuzluğun da artık benim.

Her gece imtihan benim için,
Dayanamayacağım dersem eğer dinleme sen beni.
Olacak! Bu yürek alacak seni.
Yeter ki gündüzleri, hatırlama geceleri.


27 Ağustos 2013 Salı

Bazi seyleri soyleyememek,anlatamamak o kadar zor ki. Soylesen bir turlu soylemesen bi turlu. Kafan hep orda. Kafan hep o noktada. Atlatipta baska seyler dusunemiyorsun,soyleyemiyorsun,gosteremiyorsun. Durustlugun en aci yani da bu. Soyledin mi katlanmak zorunda kaliyorsun. Acisina,karisikligina... Offff! Of! Ne zaman diye bekliyorsun. Gececegini biliyorsun ama ne zaman. Tam haline sukredecekken film basa sariliyor ve tekrar ayni yere donuyorsun. Neyi goremiyorum. Neyi yanlis yaptim. Mesaj neydi. En sıkıntılı animda baskasindan mi yardim diledim farkinda olmadan. Sikimsonik bisey iste ya. Yine oflamaktan baska bir sey yapamiyorsun. Belki yapabilecegin seyler var ama sen goremiyorsun iste. En cok bu koyuyor. Offf!

11 Temmuz 2013 Perşembe

   Aldığın nefes sana yetiyor. Zamanın varken temiz havanın tadını çıkar. Önce diyaframını kullanarak al nefesini, ardından göğsünü bir balon gibi şişirerek rahatla. Bırak karın kaslarına iğneler batsın, bırak ciğerin yansın. Boş ver... 
   Geçmişini, geleceğini bırak şimdilik. "Şu an"ın tadını çıkar. Bütün hayatın nefesi aldığın ve verdiğin süre olsun. 
   Odaklan!..
   Odakla...
   Odakl...
   Güzel...
   Şimdi kulağına gelen o çınlamaları dinle.
   Odaklan!..
   Odakla...
   Odakl...
   Güzel...
   Duyuyorsun ama ne dediklerini anlamayacaksın. 
   Sen sabret. Dayan.
   Odaklan...
   Ve sadece dinle...
   Gün gelecek bir nefes ve bir tınıyla,
   Her şeyi anlayacaksın...

Vesselam...

29 Ocak 2013 Salı

“uzun uzun zaman sonra
ben de geldim bir noktaya
bu noktadan aşşağısı
uçurumun başlangıcı
kendimi tutucam
çok sabırlı olucam
ne yapıp edip sonunda
ben çıldırmıcam, çıldırmıcam…"


25 Ocak 2013 Cuma


Sevgilim,
Ciğerin yanacak yanı başında olmadığımda.
Göğsün sıkışacak,
Belki bir sigara yakmak isteyeceksin.
Nefes alamıyorsundur muhtemelen,
Sen o nefesi iyice keseceksin.
Unutacaksın almayı o sessiz nefesi,
Unutacaksın o anda "seni" ve "beni"
Sevip sevmemek arasında bir an kestirip,
Diyeceksin :
"Acaba hissediyor mu bu sevgiyi?"

Maskeler


   Çıkardım üstümü başımı
   Seyrederim el alemi.
   Bazen bir aptal olurum,
   Bazen bir deha...
   Bazen kendini bilmiş olurum,
   Bazen de bir depresyon hastası gibi,
   Bir selamı alamayacak kadar bıkkın...
   
   Ne yani çelişiyorsam kendimle?
   Ne yani maskeler hoşuma gidemez mi?
   Yalancı mı yapar bunlar beni?
   Sahtekar, iki yüzlü mü olurum?
   Ne istediğimi biliyorsam, 
   Kimin hangi maskeyle tahrik olduğunu anlıyorsam,
   Bu benim suçum mu?
   Yoksa insanları benliğiyle kabullenemeyen sizlerin mi?
   

"Kalksam son duraktan dolmuş gibi,
Arka koltukta unutulmuş gibi,
Terliklerimle gelsem sana,
Sonunda aşkı bulmuş gibi."


Bugün yalan söyleme günüdür dostlar!
Öyle ona buna karşı değil.
Kendimize karşı yalan söyleme günüdür.
Mutluyuz diyelim.
Kimseyi sevmiyoruz diyelim.
Rakımızı mutluluktan içiyoruz diyelim.
Herkes bizi mutlu etmenin derdinde diyelim.
Diyelim... Diyelim... Diyelim...
Güneşin doğuşunu, batışını görelim.
Yaprağı,toprağı,otu,boku sevelim.
İçimiz cıvıl cıvıl olsun bir günlüğüne.
Dayanabilecek miyiz görelim...
Saat olmuş gecenin dördü.
Yine bir hüzün beni götürdü.
Sen geliyorsun aklıma ey Mavi Gözlü Dev!
Azrail seninle birlikte samimiyeti de öldürdü.

"Güzel günler göreceğiz" demişsin.
Farkında değilsin ama beni azad etmişsin.
Kurtuluyorum yavaş yavaş yârdan, diyardan.
Sen anlarsın beni, sende sevmişsin.

Yandım, kül oldum sevdamdan senin gibi,
Yaraladı beni de Piraye'n gibi.
Gülü sevdik, dikeni mahvetti bizi.
Olsun! Katlanırız... "Aşık" etmedi mi gönüller bizi?






20 Ocak 2013 Pazar

Başka Bir Cinayet

   Hayatında ki en büyük fırsatı kaçırdı o. Ailenin tek çocuğu. Ailenin gurur duyabileceği tek çocuk... Babasının, annesinin gururu ondan daha değerli. Gururlanmak istedikleri şeyler onun istediklerinden çok farklı. Belki bir doktor, belki bir mühendis, belki bir yönetici olmasıydı ailesinin istediği. Yeter ki başkalarının yanında böbürlene böbürlene "benim oğlan mühendis oldu, doktor oldu" diyebilsinler. Yeter ki onun başarısı babasının çektiği sıkıntılar sayesinde olsun.
   Peki O kendine karşı böbürlenebilecek mi? Yoksa her mutlu bir insan gördüğünde "Keşke!" mi diyecek?
   O artık kendini tanıyabilme fırsatını kaçırdı. Neler yapabileceğini, neler söyleyebileceğini, neler görebileceğini bilmiyor...
   Bir aile katliamı yaşandı İstanbul'da. Bir çocuğu öldürdüler. Bir genci öldürdüler. Hala ümidimizi kesmediğimiz, var olduğuna inandığımız o "iyi insan" olacak kişilerden birini daha yok ettiler. Yılanın başını küçükken ezdiler. Şimdi yaşayan bir ölü gibi, özgüveni olmayan, kompleksli, mutsuz, düşünen ama fikir üretemeyen, oyun masalarında "yancı" dediğimiz insan olarak dolaşıyor aramızda.
Üç şey değişmeyecekti hayatımda biliyorum.
Doğumum,ölümüm ve sen.
Değiştirebileceğim şeyler düşündüm,
Hayaller kurdum.
Her hayalimin ortasına da seni koydum.
Çünkü olur da hayaller, hayal olarak kalır,
Umutsuzluk alırsa beni benden
O zaman sen olacaktın beni kendime getiren.
Sen olacaktın beni yeniden dirilten.
Bu aşk mahvetti beni, güzel bir savaş,
Yakıyor yıkıyor beni yavaş yavaş.
Kötü bilirdim mahvolmaları, savaşları, yıkımları,
Bilmezdim ertesinde yeniden doğacağımı.
Öyle bir ah çekeyim ki ciğerim yansın, ses tellerim patlasın.
Öyle bir ah çekeyim ki taşlaşmış kalbini ikiye yarsın.
Öyle bir ah çekeyim ki bütün kederler bana kalsın.
Bıraktım.
Tutmuyorum kendimi.
Seni düşününce gözlerimin kararmasını,
Buz gibi terlemelerimi,
Göğüsümün sıkışmasını seviyorum artık.
Evet,
Alışkanlık oldun bende.
Seni değil, seni düşlemeyi seviyorum artık.
Yan...
Her şey söndü bari sen kal.
Kal da ortak olalım seninle dertler kerhanesinde.
Gelen de bizim üstümüze binsin,
Giden de.
Dert orospularımız olsun bolca.
Yorulduğumuzda onları sunarız hacı hocalara.

14 Ocak 2013 Pazartesi

"Sigarandan bir nefes al dumanındayım
Rakın şimdi mayışmıştır mezen olayım
Bir cila çek biranda köpük olayım"


Sadece dertten uzaklaşmaksa insanın çabası,
Boşa uğraşmasın çoktan geçmiş zaman.
Ölümü kucağında bir kedi gibi sevebiliyorsa adem oğulları,
Hakikate ulaşmıştır işte o zaman.

3 Ocak 2013 Perşembe

Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol

" Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol" demiş Mevlana.
Olduğumuz gibi görünmeye hedeflerimiz, göründüğümüz gibi olmaya da şimdilik gücümüz yetmiyor. Ne yapalım büyük şeyler istiyoruz, çok şey istiyoruz. Çok şey veriyoruz. Psikolojilerimiz belki yerlerde sürünüyor, depresyonların en ağırlarını geçiriyoruz ama farkında değiliz. Farkında değiliz, çünkü güzel günlere inanıyoruz. Güzel günler göreceğimize... Üç şey var elimizde. İnancımız, çabamız ve düşüncelerimiz. Bunlarla olduğumuz gibi görüneceğiz inşallah. 
Olduğumuz gibi görünebildiğimiz güzel günlere...
Şerefe...


1 Ocak 2013 Salı

Asıl meselelerden birini anladım biraz önce. Mesele ne yaptığında değil. Mesele nasıl bir maske takabildiğinde. Ağır abi maskesinde...
   Gülme öyle pişkin pişkin karşımda ey zaman!
   Yıptaramazsın beni, uğraşma boşuna aman.
   Geçmişe bağladığın insanlara inat
   Düşüneceğim her geçen gün katbekat
 
 
 

Çemberli günler

Yıllar geçiyor...
Hepsi ümit içerisinde.
Dönüp duruyoruz hep aynı çemberde.
Güzel günlere şiddetlidir inancım
                                     karanlıklar içinde,
Lakin korkuyorum çemberler daralacak diye.

14 Aralık 2012 Cuma

Değer-i mukabil

 Büyük şeyler istediğinde büyük fedakarlıklar yapman gerekir. Benliğinden, kendinden, çocukluğundan... Ve bazende hayallerinden fedakarlık yapman gerekiyor. Bazen kalp kırman gerekiyor. Hep diyorum ya, karşılıksız hiç bir şey olmuyor.
 Zorluklar çekiyorum, engeller aşıyorum, daha doğrusu aşmaya çalışıyorum. Bazen soruyorum "bu zorlukları hak edecek ne yapıyorum?" diye. Aklıma Edirnekapı'da ağlayan kadın geliyor, trende engelli oğlunu sırtında taşıyan baba geliyor, o geliyor bu gidiyor vs.vs. Bazen öyle anlar geliyor ki halime şükrediyorum. Gaza geliyorum, daha yükseğe zıplayıp engeli aşmak için uzaklara gidiyorum. Gittiğimde de koşacak gücüm kalmıyor. Sonra o gücü toplamak için uğraşıyorum. Uğraşırken bir çok kalp kırıyorum.
 Sonra da öğreniyorum ki, ben bu isteklerin karşılığını değerlerimle ödüyorum.

9 Aralık 2012 Pazar

Kavuşmayan adam alkolle,
Kavuşan adam sevgilisiyle kafayı bulur.

24 Kasım 2012 Cumartesi

Yürü mavi ufkun gittiği son hadde kadar. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar.
                                                                             - Yahya Kemal Beyatlı

16 Kasım 2012 Cuma

Laf olsun torba dolsun

   Hayat insana isteneni değil, istediğini veriyor. Ne kadara çabalarsan çabala, ne kadar uğraşırsan uğraş o istemedikçe sende hiç bir şeyi elde edemeyeceksin. Gerçek olan bu, var olan bu. 
   Hayatı anlamdıran istediğini elde etmek değil, isteğin uğruna mücadele vermektir. Kesinlik kazanmış ne gösterebilirsin ki bana? Üstelik dün kabul edilen bilimsel tezler, bugün reddedilirken...O yüzden neticeye değil haticeye bakacaksın sen. Niyetlere, isteklere... Atatürk bu cumhuriyeti kurarken neticelerle değil haticelerle, Hatice analarımızla kurdu. Gel gör ki bugün ki netice Atatürk'ün haticesiyle hiç bağdaşmıyor. Gençlerimiz değil Gençliğe Hitabeyi ezberlemek, onu yılda bir kere bile okumuyor.Neyse sus Halil sus...
   Demem o ki; isteklerinden vazgeçme, mücadele ruhunu kaybetme, yoksa yedi milyar insanın içinde sende yok olur gidersin. 24 saatlik günün 1-2 saatini metrobüste kafasını öne eğerek geçiren, kadınların neresinden açık verdiğini bulmaya çalışarak geçiren insanlardan olursun. Ondan sonra da... Onsan sonrasını göremedim, bilmiyorum...
   Gemini yak, gerekirse yüzerek çık karaya. Çıkamıyorsan da boğul kardeşim. 6 milyon yaşında olan şu dünyada 60-70 yılını uyuyarak değilde yüzerek geçirmiş olursun en azından.
Vesselam

2 Kasım 2012 Cuma

Bir hata

   İnsan yalnız doğar, yalnız büyür ve yalnız ölür. Kimsesiz demiyorum. Yalnızlıktan bahsediyorum. Sonuçta her insan bir amaç için doğuyorsa, doğumu planlandığı gibi amacıda yalnız olarak planlanmıştır. Yani uzun lafın kısası demem o ki; insan hayatına kimseyi karıştırmamalı. Fikirlerinde, kararlarında, umutlarında, aşklarında yalnız olmalıdır insan. 
   Ben bu hatayı yaptım. Kararlarımı verirken, fikir edinirken, aşık olurken hep başka insanları kattım yanıma. Her işimi onlara göre yaptım. Bir yandan da amacım kendi fikirlerime, kendi görüşlerime, kendi hayatıma sahip olmaktı. Ne çelişki ama...
   Şimdi yalnızlığın tadını çıkarıyorum. Gerçek amacımın ne olduğunu daha iyi kavrayabiliyorum. Kararlarımı vicdanım rahat bir şekilde verebiliyorum. Bir yanlış yaptığım zaman zevkine varabiliyorum ve bunun suç olmaması için uğraşabiliyorum. 
Vesselam...

20 Ekim 2012 Cumartesi

Vicdan

    Ahlaki açıdan hiç bir kusuru bulunmayan, yapılması hoş görülen eylemler iyidir.
    Ahlaki açıdan kusuru bulunan, toplum tarafından hoş karşılanmayan eylemler de kötüdür.
    Vicdanımız, verdiğimiz kararların, düşündüklerimizin, yaptıklarımızın "iyi"nin kriterlerine uygun olup olmadığını sorgular.
    Her toplumun, her kişinin ahlaki değerleri, anlayışları farklı olabilir. Bu nedenle "vicdan" duygusu da farklılıklar gösterebilir. Fakat vicdanın öyle bir yanı var ki hangi toplumda, hangi kültürde olursa olsun hiç bir şekilde farklılık göstermez. Sorgulama yeteneği.
   Ne yazık ki her geçen gün bunu kaybediyoruz. Kaybettiriyorlar. Sınırda çocuklarımız ölüyor, yaşam alanlarımız farkında olmadan elimizden alınıyor, hayvanlar hunharca katledilmek için planlar yapılıyor. Ama vicdanlarımızda tık yok. Sorgulama mekanizmamızda tık yok. 
   

15 Ekim 2012 Pazartesi

13 Ekim 2012 Cumartesi

Söylenenlere Eyvallah

Söylenenlerin yanı sıra biraz da görünenler ilgilendiriyor beni.
Şahan Gökbakar'ın bir programında diyordu ya " çürük domatesi satın alır mısın? " diye, işte öyle bir şey...
Lanet olsun ki söylenenler yetmiyor bana, görüntüde de estetik lazım. Lakin benim anlayışım neye göre, estetiğim neye göre anlamış değilim.
Her neyse " hayırlısı be gülüm..." diyelim geçelim. Kendimizi söylenenlere göre teselli edelim...
Vesselam...

2 Ekim 2012 Salı

Bir ben var bende, benden içeri

   Bir ben var bende, benden içeri... Ben vücut buldum ama o hala arayışlarda . Bu dünya da onun vucüt bulmasına izin vermiyorum. Zira onun vücut arayışı dediği, bedenimi istemesi. Benden sıkılmış, başka insanlarla da konuşmak istiyor...
   Söz geçiremiyorum bir türlü ona. " Sen bu dünyaya göre çok iyisin. Dışlarlar seni, muhatap olmazlar, üzülürsün, yeter artık kapat çeneni ben de biliyorum neyin doğru olduğunu!", " Lütfen vazgeç bu ısrarından her an seninle uğraşamam" diye yalvarıyorum anbean.
   Sürekli insanlık dışı davranışlarımdan dolayı bana öğütler veriyor. Ne zaman bu dünyanın gerektirdiği şekilde hareket etmeye kalksam, yapmamam için bana yalvarıyor. Sert çıkamıyor, bağıramıyor, kızamıyor...
   İnsanların O'nu dışlaması, sevmemesi umrumda değil. Sadece O'nu, öyle bir kişiliğin insanların hak etmediğini düşünüyorum.
   Çünkü insanlar kibirli,
   Çünkü insanlar gamsız,
   Çünkü insanlar kıskanç,
   Çünkü insanlar cimri,
   Çünkü insanlar vicdansız,
   Çünkü insanlar asabi,
   Çünkü insanlar egoist...
   Evet... Ben de bir insanım. Bu yüzden "insanlara" da ayak uydurmak zorundayım. Yeri geliyor egoist, asabi, bencil, kindar, gamsız olabiliyorum. Olmak zorundayım! Olmadığım zamanları ise sadece O'na borçluyum...
   
   
   
 
   

5 Eylül 2011 Pazartesi

GOODBYE "BAFANA"

 1960'ların Güney Afrikasında Siyahların Beyazlara karşı olan özgürlük mücadelesini anlatan bir film. 20 milyon siyahı 4 milyon beyazın yönettiği bir dönem...



  Goodbye BAFANA siyahların Özgürlük Beyannamesinini kaale almayan beyazlara karşı son çare olarak silahlanmaları sonucunda bir çok siyahın hapse atılması ve bu hareketin başını çeken ele başı Nelson Mandela'nın hayatını ona yıllarca gözcülük yapan bir gardiyanın bakış açısından konu alan bir film.
   Filmi anlatabileceğimi hiç sanmıyorum fakat bir arşivlik film olduğuna inanıyorum. En azından tarihi ve tamamen yaşanmış olayların kurgusu olan bir film.
   Bu filmi konu başlığı olarak seçtim ama asıl niyetim Nelson Mandela'yı biraz tanımaktı. Bakalım Nelson Mandela kimmiş...

   Üniversitedeyken siyasi olaylara karışan Mandela bir öğrenci boykotuna katılıması ve organizesini yapması nedeniyle okuldan atıldı. Daha sonra yarıda kalan üniversite öğrenimini mektupla bitiren Mandela avukatlık yapmaya başladı. Ayrıca kendisi Ülkenin İlk Siyah Avukatı olma ünvanına sahip oldu. 1944'te Afrika Milli Kongerisne katılarak kısa sürede Gençlik kolunun başkanı oldu ve daha sonra teşkilatın askeri kolunu kurarak başına geçti.
   1960'larda mücadelesine destek arama amacıyla ülke dışına çıktı ve bir çok yardım topladı. Daha sonra ülkeye döndüğünde izinsiz yurtdışına çıkışı, halkı kışkırtması ve suikastler düzenlemesi iddasıyla yargılandı. Kendisi siyahların beyazların 5 katı nüfusta olduğu bir ülkede sadece beyazların temsil edildiği bir parlamentonun kurallarını uymak zorunda olmadığını savundu fakat bu savunma onu aklayamadı. 1964 yılında ise beyaz yönetimi tarafından müebbed hapis cezasına çarptırılarak, sadece müebbed yemiş siyahların hapis yattığı Robben Adasına hapsedildi.


   27 yıl hapis yattığı sırada Dünya'nın En Ünlü Mahkum'u olarak anıldı. 1980'lerde şartsız tahliye sonucu serbest kalan Mandela, hapisten çıktıktan sonra 1990 yılında "Mücadele benim hayatımdır. Hayatımın sonuna kadar siyahların bağımsızlığı için mücadele edeceğim." diyerek 1994 yılında Güney Afrika'nın ilk siyah devlet başkanı seçildi...

   Bu arada 1992 yılında Atatürk Barış Ödülü, Afrika Ulusal Kongresi Başkanı Nelson Mandela'ya verildi fakat Mandela bu ödülü kabul etmedi. Gerekçe olarak ise 1990 yılında aynı ödülün Kenan Evren'e de verilmesiydi.